|
 |
|
www.SİNANOZUKOYU.TR.GG |
|
|
|
|
|
 |
|
SiiR ve FIKRA |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
azrail ...
Ey Azrail! Bilirim, bu sözlerim çok yersiz,
Neden böyle ansızın, geliverdin habersiz ?...
Ne olurdu üç beş yıl, önce haber verseydin.
Hiç değilse rüyama, bir kerecik girseydin...
Aşk,meşk,derken, dünyadan bir türlü kopamadım.
Senden özür dilerim, hazırlık yapamadım...
Görüyorsun yanımda, NE valiz var, NE bavul.
Uykum öyle ağır ki; NE zil duydum, NE davul..
Yaşım yetmiş olsa DA, gör ki; fıkır fıkırım.
Bu cümbüşlü âlemi, ben nasıl bırakırım?..
Hani bir söz vardır ya; ''Yaş yetmiş, işi bitmiş.''
İnan ki,bu bir yalan, bunu diyen halt etmiş...
Ey Azrail! Dur biraz, sana yalvarıyorum
Yasal haklarım için; bir avukat arıyorum...
Hayallerim, düşlerim, yarım kalan işlerim.
Estetik yapılacak, daha burnum, dişlerim.
Elli yaşımda ancak, voleyi vurabildim.
Hortumlar sayesinde, holdingi kurabildim...
Gerçi ucuza verdim, şerefin kilosunu.
Ama böyle kazandım, şu uçak filosunu...
Ey Azrail! Ne olur, bozulmasın pazarım.
Sana şöyle yüklüce, bir çek bile yazarım...
Şu masmavi havuzlu, sarayıma baksana.
O daracık mezarda, yazık olmaz mı Bana?..
Bazen çoluk çocuğa, içimden kızıyorum.
Ölmemi bekliyorlar, inan ki; seziyorum...
Arkamdan göstermelik, iki damla gözyaşı.
Bir de şöyle büyükçe, yaldızlı mezar taşı.
Tahmin ediyorum ki; mevlid de okuturlar.
Ortalığa birazcık, gülsuyu kokuturlar.
Araya reklam konur; bir ilahi aryası.
Mevlid bitince başlar, dedi-kodu furyası.
Etlerim, kemiklerim, didik didik edilir.
Ben AZ gelirsem eğer, köklerime gidilir...
Azrail! İnan ki, hazırlığım yok daha,
Hele şu din konusu, çok karışık bir saha.
Bazı büyük abiler, köşeleri tuttular.
İrtica diye diye, beni de korkuttular.
İlâhiyat adına; ekranda iki kaçık.
Kimlerin kuklalar? oldukları apaçık.
Alim zalim karıştı, renkleri seçilmiyor.
Velisiz kaldı sokak; deliden geçilmiyor.
Bu cinnet kervanına, kocabaşlar dahiller .
Tuz bozulmuş, NE yapsın bizim gibi cahiller ?..
Henüz daha gündemde, NE oruç var, NE zekat.
Ne Kur'an'la tanıştım, NE de kıldım bir rekat.
Gönül desen, henüz genç, daha haccım duruyor.
Nerde bir taze görsem,Kalbim küt küt vuruyor.
Edemedim bir türlü, şu nefsimi terbiye.
Ortalıkta NE görse; tutturuyor ver diye.
Ey Azrail! Bilirim, gelince beklemezsin.
Tükenen vadelere, saniye eklemezsin.
Bu satırlar boş geçen, bir ömrün hikayesi.
İbret alanlar için, son pinmanlığın sesi...
Bilmem ki, bir duvarda, bu mütevazi çaba;
Bir küçücük pencere, açacak mı acaba?..
Kayserilinin Ölüm İlanı...
Kayserili'nin eşi ölmüş,
Gazeteye gitmiş.. En ucuzundan standart bir ilan vermek istemiş
Önüne konan k...ağıda istediği ilanı yazmış: "Ayşe'yi kaybettim.Üzgünüm" İlan görevlisi ilanı görünce uyarmış, "İsterseniz 6 kelimeye kadar uzatabilirsiniz Üç kelime daha hakkınız var" Kayserili "Aynı paraya mı?" demiş.. Görevli "Evet aynı paraya" diyince Kayserili üç kelime daha eklemiş:
"Satılık Toyota var" ..
Tebrikler kazandınız, şimdi tencere oldunuz!
Bugünlerde gözüm çok KIZarıyor. -Benimde arıyor ya!
Geçen ‘fil’e çorap aldım, zürafaya almadım.
Yılanlardan korkma, yılmayanlardan kork
Denizaltı'nın bir üst modeli nedir? -Denizyedi
Ben kahve içiyorum, Nurgül Yeşilçay.
Ayakkabıcı sıkıyorsa alma dedi, bende korktum aldım
Balık ekmek 3 liraymış, hadi balık ekelim.
Limon-Ata, muz maymuna verilir.
Nuri ölünce Çin'e gömsünler, nuriçinde yatsın.
Sibirya kurdu, ben bozdum.
Karayollarında onarım var, havayollarında 20 arım
4. gün Görmeye Başladım
Fransız, Alman ve Fadime 3 kadın 1 yıl evvel kendi aralarında kocalarıyla bundan sonra ki hayatlarında yapılacak işleri ortaklaşmanın ve bunun mücadelesini vermenin anlaşmasını yaparlar.
1 yıl sonra buluşur ve neler yaşadıklarını birbirleriyle paylaşırlar.
Fransız kadın
-Aloine dedim ki bundan sonra herkes kendi yemeğini kendisi yapacak dedim. ilk 2 gün gözüm birşey görmedi. 3. gün baktım ki kendi yemeğiyle beraber benim yemeğimi de yapmış.
Alman Kadın
-Hans'a dedim ki bundan sonra herkes kendi çamaşırını kendisi yıkayacak dedim. ilk 2 gün gözüm birşey görmedi. 3. gün baktım ki kendi çamaşırıyla beraber benim çamaşırımi da yıkamış.
Sıra Fadime'ye gelir
-Temel'e dedim ki bundan sonra herkes kendi çamaşırını ve bulaşığını kendisi yıkayacak dedim. ilk 2 gün gözüm birşey görmedi. 3. gün sol gözüm biraz açıldı. 4. gün anca görmeye başladım.
"Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut"
İkinci Mahmut zamanında "tıkandı baba kahvehanesi" adında bir kahvehane vardır. İkinci Mahmut bu kahvenin neden bu adla anıldığını merak eder. Tebdili kıyafetle derviş kılığıyla "tıkandı baba" namlı kişinin kahvehanesine gelir. Yanında veziri de vardır.
Gizemli rüya...
Tıkandı Baba'ya neden bu adla anıldığını sorar. O da: "Bir gün rüyamda ihtiyar bir adam gördüm. Bu adamla beraber çeşmelerle dolu bir sokakta yürümeye başladık. Bu sırada bazı çeşmelerin çok, bazı çeşmelerin az, bazı çeşmelerin ise damlayarak aktığını gördüm. 'Neden bu çeşmeler böyle?' diye sordum. İhtiyar da 'çok akan çeşmeler zenginlerin, az akan çeşmeler fakirlerin nasiplerini gösterir' cevabını verdi. Bir kenarda damlayan çeşmenin ise benim nasibim olduğunu söyledi.
Bunun üzerine sinirlendim ve çeşmenin deliğini tıkadım. Bu rüyayı kahvehanede anlattığımda ise bana 'tıkandı baba' adını verdiler. O gün bu gündür bu adla anılırım" der. İkinci Mahmut üzülür ve bu garibe yardımcı olmaya karar verir.
Tıkandı Baba'ya kendisinin bir derviş olduğunu ve bu sebeple pek çok tanıdığının olduğunu, ramazan ayında padişahın fakirler için dağıttığı iftarlıklardan kendisinin de yararlanmasını sağlayacağını söyler.
Ramazan ayı geldiğinde İkinci Mahmut vezirine her akşam tıkandı baba için bir tepsi baklava hazırlanmasını, bu baklavanın içineyse her defasında bir altın konulmasını emreder. Baklava hazırlanır, içine altın konur, Tıkandı Baba'ya yollanır.
Ancak Tıkandı Baba'nın padişahtan gönderilen baklavaları aldığını gören tatlıcı bu işin içinde bir iş olduğunu anlar ve Tıkandı Baba'ya "bu baklavaları ben alayım, karşılığında sana bir mecidiye vereyim, sen de baklava yiyip aç kalmaktansa git karnını doyur" der. Tıkandı baba kabul eder. ramazan ayı böylece geçip gider.
İkinci Mahmut ramazanın sonunda Tıkandı Baba'nın artık refaha kavuştuğunu zannetmektedir. Tekrar tebdili kıyafet Tıkandı Baba kahvesine gider. Bir de ne görsün, eski tas eski hamam. Tıkandı Baba'ya kendisine gönderilen baklavaları ne yaptığını sorar. Tıkandı Baba da baklavaları satıp onun parasıyla karnını doyurduğunu, bu yüzden padişaha duacı olduğunu söyler. Padişah bu duruma daha çok üzülür.
Saraya gidince Tıkandı Baba'yı yanına çağırtır ve ona kendisinin gerçek kimliğini açıklar. Sonra da bir kürekle hazineye gitmesini ve oradan kürek dolusunca altın almasını söyler. Tıkandı Baba hazineye gider, küreği hazineye daldırır, ancak heyecandan küreği ters daldırır ve nasibine tek bir altın düşer. Tıkandı Baba başını öne eğip: "Benim çeşmem tıkandı, musluğum hiç akmayacak, ne yaparsam yapayım hep Tıkandı Baba olarak kalacağım" der. Bunun üzerine padişah, saray kuyumcusuna iki okka ağırlığında altından bir top yapmasını emreder. Yapılan top ile beraber Mahmut Paşa yokuşundaki kemerin yanına gidilir. Kemerin üç metre uzağında durulur. Padişah Tıkandı Baba'ya: "Bu topu atacaksın, attığın yerden topun durduğu yere kadar olan arazi ve bu arazi üzerindeki bütün mülk sana ait olacak" der. Tıkandı Baba topu ateşler. Ancak top kemere çarparak seker ve Tıkandı Baba'nın başına düşer. Tıkandı Baba oracıkta can verir. İkinci Mahmut gayet üzüntülü bir şekilde Tıkandı Baba'nın yanına gelir ve artık solmakta olan yüzünü okşayarak "Vermeyince Mabut, neylesin Mahmut" der.
İKİ OLASILIK
Temel ile Dursun konuşuyorlardı…
Temel Dursun`a sorar;
savaş çıkarsa poku yedik galiba.
Dursun düşündü;
iki olasılık var dedi.
ya çıkar ya çıkmaz.
çıkmasa mesele yok,çıkarsa iki olasılık var;
ya çürüğe çıkarız ya askere alınırız.
çürüğe çıkarsak meselek yok, askere alınırsak iki olasılık var;
ya geri cepheye ya ileri cephe.
geri çephede kalırsak mesele yok,
ileri cepheye gidersek iki olasılık var;
savaşı ya kazanır ya kaybederiz.
kazanırsak mesele yok, kaybedersek iki olasılık var;
ya esir düşeriz ya ölürüz.
esir düşersek mesele yok, ölürsek iki olasılık var;
ya gömerler ya kağıt faprikasına yollarlar.
gömerlerse mesele yok, kağıt faprikasına yollarlarsa iki olasılık var;
ya birinci kalite ya ikinci kalite.
birinci kalite olursak mesele yok,
ikinci kalite olursak iki olasılık var;
ya gazete kağıdı ya tuvalet kağıdı.
gazete kağıdı olursak mesele yok,
tuvalet kağıdı olursaaak…
işde o zaman poku yedik Temel!….
*****
DURSUN YAKINMIS:
Ula Temel artik yaşlanduk. Ayaklarum,
kollarum, başum anlayacağun her tarafım ağriyi. Bu
yaşlilik ne kötü bişeydur.
E sen nasilsun bakalum?
Temel memnun:
Eyiyum eyiyum.
Anamdan doğduğum ilk günkü
gibiyum. Başumda saçum yok.
Ağzumda dişum yok.
Altuma siçayrum haberum yok.

Kaynana çaydanlık gibidir; Fokur fokur kaynar...
Gelin demlik gibidir; Sinsi sinsi demlenir...
Oğlan bardak gibidir; Bir gelin doldurur, bir de kaynana...
Görümce çay kaşığı gibidir; Arada bir gelir ortalığı karıştırır...
Çocuk şeker gibidir; Ortalığı tatlandırır...
Kayınpeder de çay tabağı gibidir; Okkalıca oturur...
yirmidört ekimin ikibinsekiz senesi.
kurtulmaktı derdinden üzeyirimin gayesi.
bir cuma sabahı bıçak altına yattın
nereden bilecektik sonuymuş bu hayatın
--------------------------------
hastane haseki üroloji beşinci kat
arada bir bilği verir doktor murat denen zat
tek kişilik oda verdiler ister otur ister yat
oturup yatmak ne mümkün hep gözyaşı hep feryat
----------------------------------
gece yoğun bakımda kanama geçirdin
hepsi isyan ettiler kalbin ciğerin beynin
buranın yolundan geçirmezdim seni bunları bilseydim
onbeşinci günde dedin vakit tamam haydi gidelim
-------------------------------------
doktor muzaffer akçay çok çaba gösterdi
hep dua etti kendi kanınıda verdi
yanımıza gelir bizi teselli ederdi
meğerse onunda çok büyükmüş derdi
----------------------------------
beşyüzbir nolu odada hep gözyaşı döktük
sığındık yaradana yerlere çöktük
dualar ettik tesbihler çektik
yaradandan bir umut bir şifa bekledik
----------------------------------
geride bıraktın öksüz bir kuzu
çilekeş annemin yüreğinde sızı
acelen neydi be kardeş bırakıp gittin bizi
kalmazmı sandın sana dünyada kefen bezi
----------------------------------
yanar baba yüreği acılıdır eş
henüz öğlen vaktindeydin neden erken battı güneş
biz altı fidan idik şimdi kaldık beş
abini şair eyledin ACIN YAKTI BE KARDEŞ.
-----------------------------------
ABİN:Hüseyin 20/11/2008
KARDEŞİM ÜZEYİRE İTHAF OLUNUR.
NUR İÇİNDE YAT.MEKANIN CENNET OLSUN.
|
|
|
|
|
|
|
 |
|
www.sinanozukoyu.tr.gg |
|
|
|
|
|
 |
|
sinanözüköyü |
|
|
|
|
|
 |
|
TARİHİ |
|
|
|
|
|
|
Köyümüz ;
Çorum iline 116 km, Kargı ilçesine
41 km uzaklıktadır.Kuzeyinde
KARACAOĞLAN KÖYÜ
Güneyinde YALMASARAY KÖYÜ
Doğusunda PELİTCİK KÖYÜ
Kuzey doğusunda AŞAĞI VE YUKARI
ZEYTİN KÖYÜ |
|
|
|
|
|
 |
|
KÖY MUHTARI |
|
|
|
|
|
|
BEKİR ALABAŞ (HACI)
Köyün gelenekleri Osmanlı
geleneğine dayanır.
Artik her yil düzenli şekilde eğlenceler
şenlikler yapılır.
YEMEKLERİ : sırık kebabı, keşkek ,pirinç pilavı, yaprak sarması,
|
|
|
|
|
|
 |
|
NUFUS |
|
|
|
|
|
|
YAZ AYLARINDA
NUFUS ARTARKEN
KIŞ AYLARINDA AZALIR.
|
|
|
|
|
|
 |
|
EKONOMİSİ |
|
|
|
|